Yakın zamanda postayla bir zarf aldım. Evime daha yeni taşındığım için bana biraz garip geldi, ama zarf “mevcut oturan” adına gönderilmişti. Teknik olarak bu bendim. Bunun postayla gönderilen o sahte reklamlardan biri olduğunu düşündüm, ama çok yanılmıştım. Zarfı açtığımda içinden sadece bir USB bellek çıktı. Onu kendi bilgisayarıma takacak kadar aptal değildim. İçinde bin bir çeşit virüs olabilirdi. Yine de merakıma yenik düştüm, bu yüzden onu yakınımdaki kütüphanedeki bir bilgisayarda denemeye karar verdim. USB’yi kütüphane bilgisayarına taktım. USB açıldığında içinde sadece tek bir video dosyası vardı. Kulaklığımı taktım, etrafı hızlıca kolaçan edip kimsenin beni izlemediğinden emin olduktan sonra videoyu oynattım.
Video oynamaya başladı, ancak ekranda hiçbir görüntü yoktu. Birkaç saniye sonra bozuk bir ses duyulmaya başladı. Sesin ne söylediğini elimden geldiğince yeniden aktarmaya çalışacağım:
Tebrikler, ilk defa gerçekleşecek olan Seri Katil Kapışması’nda yer alacak 64 yarışmacıdan biri olarak seçildiniz! Sizi gözlüyorduk, yarışmacılarımızı titizlikle belirledik. Siz daha düşük bir sıralamadan seçildiniz. Bu, ilk turda avlanacağınız anlamına geliyor. Rakibinize adınız, yüzünüz ve adresiniz verildi. Rakibinize sizi ortadan kaldırması için bir hafta süre tanınacak. Eğer bu süre zarfında başarısız olur ya da öldürülürse, bir sonraki tura geçmeye hak kazanacaksınız. Yarışmaya katılmayan herhangi bir yarışmacı ise gerekli şekilde cezalandırılacaktır. İyi şanslar!”
Video bitmeden önce ekranda bir adamın yüzü belirdi ve altında “Avcınız” yazıyordu. Ardından video kendi kendine kapandı ve tüm bilgisayar ekranında kod satırları görünmeye başladı. Birkaç saniye sonra bilgisayar normale döndü, ancak USB belleğin içi artık tamamen boştu. Onu çıkarıp tekrar takmayı denedim, ama bu hiçbir işe yaramadı. Bunun bir tür şaka olması gerektiğini düşündüm. Seri Katil Kapışması mı? Kulağa düşük bütçeli kötü bir film gibi geliyordu. Yine de bunun gerçek olma ihtimali beni biraz ürküttü. Eğer gerçekse bile açıkça yanlış kişiye gitmiş olmalıydı. Ben bir seri katil değildim. Ben sinek bile incitemem. Bu zarf kesinlikle benden önce bu evde yaşayan kişiye gönderilmiş olmalıydı.
Polise gitmenin en iyi seçenek olacağına karar verdim. USB belleği yanımda götürdüm ve gördüklerimi açıklamaya çalıştım, ancak içinde artık hiçbir şey olmadığı için doğal olarak bana inanmadılar. Muhtemelen ya bir şeyler kullandığımı ve etkisi altında olduğumu ya da deli olduğumu düşündüler. Yine de sonunda USB belleği teslim aldılar ve onu incelemek için teknik ekibe göndereceklerini, bunun dışında yapabilecekleri başka bir şey olmadığını söylediler.
Hala bunun gerçek olup olmadığından emin değildim, ama biri tarafından avlanma fikri beni tedirgin ediyordu. Evden gerekli eşyalarımı topladım ve ucuz bir otele yerleştim. Videonun söyledikleri doğruysa, sadece bir hafta boyunca saklanmam gerekecekti. Gösterilen isim ve yüz benim olmamalıydı, önceki ev sahibimin olmalıydı. Yani endişelenecek bir şeyim yoktu, değil mi? En azından böyle olduğunu sanmıştım…
Yeni evimden uzak bir şekilde üçüncü günümde, işten sonra evime uğramaya karar verdim. Sadece bir göz atmak istedim çünkü kesinlikle paranoyakça davrandığımı düşünüyordum. Tüm bu olay muhtemelen bir şakaydı ve ben de buna kanan bir salaktım. Ama evimin yanından geçerken, yakınlarda park etmiş bir araba fark ettim. Plakasından aracın uzak bir yerden geldiğini gördüm. Biraz garip geldi ama sıra dışı bir şey yoktu. Komşulara misafir gelmiş olabilirdi. Yine de durmamaya ve otele geri dönmeye karar verdim.
Otele geri döndüğümde kendimi uyumaya hazırladım. İşteyken uzun bir gün geçirmiştim ve yine fazla mesai yapmak zorunda kalmıştım. Tüm bu ekstra stres de yardımcı olmuyordu. Tam yatağa girecekken bir şey duydum.
TAK TAK
Kapının önünde birisi vardı. Bu kesinlikle garipti. Bu saatte oda servisi gelmezdi, zaten hiçbir şey de sipariş etmemiştim.
“Merhaba? Kim o?” diye bağırdım.
Yanıt yoktu.
Kapıya doğru yürüdüm ve deliğinden baktım. Kimse görünmüyordu. Kapıyı açıp koridorda bir göz attım. Aynı şekilde boştu. Kapıyı kapatıp kilitledim, Kancalı kilidi de çektiğime emin oldum. Bu tüm durum beni deli mi ediyordu? Rahat olmayan otel yatağıma geri döndüm. Ne kadar kaygılı olsam da hemen uyuya kalmışım. Gerçekten çok yorgundum.
Gecenin tam ortasında uyandım. Bir gözüm kapalı saate baktığımda saat 2:20’yi gösteriyordu. Neden uyandığımı tam olarak bilmiyordum ama çok sıkışmıştım. Yataktan kalkıp tuvalete gitmeye karar verdim. Tuvalet kapısına yaklaştığımda ön kapıdan sesler duymaya başladım. İçgüdüsel olarak hızla tuvalete girip kapıyı kilitledim. Tam o esnada ana kapının açılma sesini duydum. Kapı bir saniyeliğine kancalı kilide takıldı, sonra metalin çatırdadığını duyduğumda, üst kilidin kırıldığını fark ettim. Tuvaletteyken çok büyük bir hata yaptığım aklıma geldi. Cep telefonumu unutmuştum.
Bağırmanın ne kadar faydalı olacağı konusunda emin değildim. Söylediğim gibi bu ucuz bir oteldi, benden başka konaklayan kimseyi de görmemiştim. Burada kalan biri muhtemelen bir çığlık duysa kılını bile kıpırdatmazdı Tuvalette silah olarak kullanabileceğim ne var diye bakındım, pek bir şey yoktu. Kahve makinesini sonuna kadar açıp içine su koydum. Sonra köşede bulduğum bir tuvalet pompasını elime aldım.
Odaya dalan kişi hemen tuvalette saklandığımı fark etmemişti çünkü önce yatak odasına doğru yürüdü. O an kaçmayı düşündüm, ama cüzdanım, anahtarlarım ve telefonum yatak odasındaydı. Üstelik şehrin güvenli yerlerinden birinde değildim ve saat çok geçti. Köşeye sıkışmış bir hayvandan farkım yoktu.
Birkaç dakika boyunca adamın yatak odasında dolaştığını duydum, ardından ayak sesleri tekrar odanın ön kısmına, yani bana doğru yaklaştı. Sonunda, adam doğrudan tuvalet kapısının önünde durdu.
TAK TAK.
“Dinle, kim olduğunu bilmiyorum ama ben sandığın kişi değilim!” diye kapıya bağırdım. Bağırmam işe yaramadı. Adamın birkaç adım geri çekildiğini ve ardından kapıya yüklenmeye başladığını duydum. İlk darbede kapı tamamen kırılmadı ki bu otelin ne kadar kötü durumda olduğunu düşününce şaşırtıcıydı. Ama ikinci darbede muhtemelen dayanamayacaktı. Bu yüzden kendimi hazırladım. Adamın tekrar birkaç adım geri çekildiğini duyunca derin bir nefes aldım. Yabancı bu sefer kapıyı menteşelerinden sökerek içeri girdi. O anda, kahve makinesinden aldığım kaynar suyu doğrudan yüzüne döktüm. Adrenalin sayesinde çok iyi nişan almıştım. Su tam yüzüne isabet etti. Adam anında geri çekildi. Bu fırsatı değerlendirip elimdeki pompayla tüm gücümle adama vurdum. İlk darbe onu sadece düşürmeye yetti ama sonraki birkaç darbe işimi gördü. Onu öldürmedim, ancak uyandığında kesinlikle kendini iyi hissetmeyecekti.
Hemen 911’i aradım ve polis gelip onu götürdü. Beni de sorgulamak için karakola götürdüler. USB bellekten ve başıma gelenlerden bahsettim, ama bir kez daha bana inanmadılar. Yaşanan olaylar nedeniyle hikayemi biraz ciddiye aldılar. Yine de tam olarak ikna olmuş görünmüyorlardı. Bana saldıran adam birkaç eyalet öteden gelmişti. Bu durum polisin dikkatini çekmişti ancak adamın sabıka kaydı yoktu. Bu olayı daha derinlemesine araştırmak zorunda kalacaklarını söylemişlerdi ama birkaç saatlik pek de anlamlı olmayan soruların ardından beni serbest bıraktılar.
Bütün bunların tamamen bittiğini umut ediyordum. Otelde kalan eşyalarımı aldım ve evime geri döndüm. Peşime düşen adam yakalanmıştı, bu yüzden artık endişelenmem gerekmezdi. Evimin kapısından içeri adım atar atmaz telefonumdan garip bir zil sesi gelmeye başladı. Bu sesi kimse için ayarladığımı hatırlamıyordum. Daha önce bu zil sesini hiç duymamıştım bile. Telefonumu çıkardım ve bir yeni mesaj olduğunu gördüm. Rastgele bir harf ve sayı dizisinden oluşan bir isimden gelmişti. Mesajda şunlar yazıyordu:
“Rakibiniz görevini yerine getiremedi. 2. tura hoş geldiniz!”
Ceviri: Omer Totcu https://www.instagram.com/omer_stotcu/