GenelSeri

Seri Katil Kapışmasını Duyan Var mı? – Bolum 2

Bir seri katil turnuvasına katilacagimi hic dusunmezdim, ama işte ikinci turdaydım. Buraya kadar gelmeyi başarmış olsam da, hâlâ kimseyi öldürmemiştim. 

Ilk turun bitmesinden iki hafta sonra, ikinci zarfımı aldım. Zarfı doğrudan polise götürmeyi düşündüm, ama emin olmalıydım. Zarfı açtım ve içinde yine bir USB bellek vardı. Ancak bu sefer USB bellege ek olarak, üzerinde “Motivasyon” yazan daha küçük bir zarf daha vardı. Merakima yenik dustum ve kucuk zarfi actim, keşke açmasaydım.

Zarfın içinde tek bir fotoğraf vardı. Annemle babamin fotoğrafı, ama onların normal bir fotoğrafı değildi, annemle babam fotografta bir sandalyeye bağlanmış ve agizlari bagli bir sekilde duruyorlardi. Tam aralarında ise tarih ve saati gösteren bir dijital saat vardi. Eğer saat doğruysa, bu fotoğraf zarfı almadan bir gün önce çekilmişti. Fotoğrafın arkasında bir mesaj vardı, şöyle diyordu:

“Artik polise gitmek yok. İyi şanslar!”

Sonrasinda tabii ki onlari aramayı denedim, ama faydası yoktu. Kaç kere ararsam arayayım, cevap veren olmamisti. 

Birkaç denemeden sonra artik bunun bir zaman kaybi oldugunu farkettim. USB’yi aldım ve kendi bilgisayarıma taktim. 

Bir kez daha siyah bir ekran ve degistirilmis bir sesle karşılandım. 

“Merhaba tekrardan. İkinci tura kalan 31 yarışmacıyı tebrik ederek başlamak istiyoruz. Ne yazık ki, bir ikili olum vakasi yasandigi icin, bu turda yarışacak bir yarışmacıyı kaybettik. 13 numaralı yarışmacı ise, hedefini 36 saat 22 dakikada etkisiz hale getirerek en hızlı şekilde tamamlayan oldu. Ödül olarak, bu turda mucadele etmeden bir sonraki tura geçiş hakkı kazandı. 

Geri kalanlar için ise, bu turda roller tersine çevrildi. Bu turda bahisleri de artırıyoruz. Bir sonraki tura kabul icin yalnızca ölümler kabul edilecek. Bir avcı, hedefini belirlenen süre içinde etkisiz hale getiremezse, avcinin konumu rakibine açıklanacak. Eger hâlâ bir sonuç alınamazsa, o zaman kendi avcılarımızı göndereceğiz ve her iki yarışmacı da maalesef diskalifiye edilecek. 

Bu turun teması kan olarak belirlendi. En kanlı bitirişi yapan, bir sonraki tura ekstra bir avantajla girecek. İyi şanslar!

Bu turda bir avcısınız. Bu, rakibinize karşı harekete geçmekle görevlendirildiğiniz anlamına geliyor, ancak bildiğiniz gibi, onlar da tabii ki karşılık verecek. Seyahat planlarınızı yapabilmeniz için size 12 saatlik bir sure verildi. Hedefinizi etkisiz hale getirmek için bir haftanız var. Bu görevi yerine getirmeniz için yeterli motivasyonu sağladığımızı umuyoruz. 

Simdi ekranda gösterilecek bilgileri bir yere not almaniz için 30 saniyeniz olacak.”

Bu mesajdan sonra ekranımda bir yüz belirdi. Bir adamın yüzü, altında da bir metin vardı. Metinde adamin adresi, adı, çalıştığı yerin adi ve kullandığı arabanin markasi yaziyordu. 

Bilgisayarımdan ekran görüntüsü almaya çalıştım, ancak tüm kontrollerim kilitlenmişti. Hızla kalkıp bir kalem ve kağıt almaya koştum. Bilgileri ancak zar zor yazdim ki, sonrasinda tekrar kod satırları ve boş bir flash bellek ile karşılaştım.

Bir dakika boş boş oturdum. Ben nasıl birini öldürecektim? Daha önce hiç ciddi anlamda birini öldürmeyi düşünmemiştim. Tabii, belki bir iki hayal kurmuş olabilirim, ama asla ciddi bir şey değildi. 

Bu turnuvanin arkasında kim varsa, ailemi ele geçirmişti. Eğer başarısız olursam, onlar ölecekler miydi?

Hedefimden bahsetmiyorum bile. O bir seri katil olmalıydı, değil mi? Bu hic adil görünmüyordu. Onun bu işte deneyimi vardı ve ilk turda bir avcı olarak başarılı olmuştu. Onu kendi oyununda yenebilir miydim? Emin değildim, ama denemek zorundaydım.

Eşyalarımı toplamaya başladım. Verilen konum yüzlerce kilometre uzaktaydı, bu yüzden en kısa sürede yola çıkmam gerekiyordu. Silahım yoktu ve bir tane almak için zamanım da yoktu. Elimde olan şey, bir replika samuray kılıcıydı. Bir şaka olsun diye ve biraz da havalı olduğunu düşündüğüm için almıştım zamaninda. Onu kullanıp kullanamayacağımdan emin bile değildim, ama sahip olduğum en büyük silah oydu, bu yüzden onu aldım. Ona ek olarak bir de yine ölümcül olabilecek birkaç küçük bıçak yanıma aldım.

Yola koyuldum. Hâlâ ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu, ama plan yapmak için uzun bir yolculuk vardı. Yolculuğumun ilk benzin istasyonunda depomu doldururken bir fikir geldi aklıma. Birkaç benzin bidonu alıp doldurdum. Bir işe yarayabilir diye düşündüm.

Hedefime giderken bir plan yapmaya calistim, ama bu is imkansız görünüyordu. O adam benim geleceğimi biliyordu ve muhtemelen benim için bir şeyler planlamıştı. Ama ben burada bir şeyler düşünmeye çalışırken bile mucadele ediyordum. Bir haftam vardı, ama bu bile böyle bir şey için yeterli görünmüyordu.

Yaklaşık 15 saat sonra hedefimin şehrine vardım. Trafik beni biraz yavaşlatmıştı, ama yolculuk genel olarak iyi geçmişti. Gecenin ilerleyen saatleriydi ve bitkin düşmüştüm, ama önce hedefimin evinin önünden geçmeye karar verdim. Sadece neyle karşı karşıya olduğumu anlamak istiyordum.

GPS’im beni verilen adrese yönlendirdi. Bir mahallenin ortasında iki katlı bir eve götürdü beni. Evin dikkat çeken bir yanı yoktu, ama önündeki araba verilen bilgilerle eşleşiyordu. 

Ev, tek bir kişi için biraz büyük görünüyordu. Acaba bir ailesi mi vardı? Bu düşünce üzerinde fazla durmadım. Uygun bir mesafede bir otele gidip yattım.

Oglen saat 1 civarında uyandım. Hızlıca hazırlandım ve hedefimin evine dogru ilerlemeye basladim. Şu an işte olmalıydı, bu da bana biraz keşif yapma fırsatı verecekti.

Zor kısım, gün ortasında evine girerken yakalanmamaktı. Neyse ki, evin arka bahçesini çevreleyen büyük bir çit vardı, bu yüzden çok zor olmayacaktı.

Büyük bir kapüşonlu sweatshirt ve maske giydim. Görülürsem kesinlikle dikkat çekecektim, ama tanınma riskini göze almak istemiyordum.

Çitleri atlayarak arka bahçeye kolayca girdim. Arka kapıya geldiğimde kilidi açmaya calistim. Araba kullanırken video izlemeyi tavsiye etmem, ama yolculuğum sırasında birkaç video izlemiştim ve kilit açmayı öğrenmek de onlardan biriydi. Olması gerekenden çok daha uzun sürdü, ama sonunda kapıyı açmayı başardım.

Her ihtimale karşı sessizce içeri girdim. Ama gerek yoktu, yalnızdım. Ev genel olarak normal görünüyordu. Evde çocuk yaşadığına dair bir iz olmadığını görünce biraz rahatladım. Birinci ve ikinci katları gözden geçirdim, neyin nerde oldugunu not aldım. Tam ayrılmak üzereyken, son bir kapı fark ettim.

Kapıyı açtım ve aniden keskin bir kokuyla karşılaştım. Evde keşif yaparken bir şeylerin biraz tuhaf koktuğunu düşünmüştüm, ama tam olarak emin değildim. Şimdi kesinlikle bir şeylerin yolunda olmadigini biliyordum. 

Takmış olduğum plastik maske, bu kokuyu engellemekte pek bir işe yaramıyordu.

Kapı, aşağıya, bir bodrum katına açılıyordu. Kesinlikle oraya gitmek istemiyordum, ama bunu yapmak zorunda olduğumu biliyordum. Aşağı indikçe koku daha da yoğunlaşıyordu.

Bodrum katında küçük bir oda vardı. Odada pek bir şey yoktu, ama köşede büyük bir dondurucu duruyordu. Koku dondurucudan geliyordu. İçinde ne bulacağımı bile bile yaklaştım. Dondurucuyu açmadan önce kendimi hazırladım. 

Derin bir nefes aldıktan sonra içinde ne olduğunu görmek için açtım. Dusundugum gibiydi, 30’lu yaşlarında bir kadinin cesedi vardi. Ceset çürümeye baslamisti, muhtemelen dondurucu bu süreci biraz yavaşlatmıştı. 

Bu kadin, adamin bir önceki hedefi miydi?

O an düşüncelerim bir ses tarafindan kesildi. Arkamı döndüm ve sesin geldiği köşeye baktım. Orada bana dogru bakan bir kamera vardı. Kameranın görüş alanından çıktım ama beni takip etmeye devam ettiğini gördüm. Adam beni izliyordu.

Hemen evden disariya doğru koştum. Benim geleceğimi biliyordu, ama artik suan evinde olduğumu biliyordu. Sozde avcı bendim ama, kendimi yine kacarken bulmustum. Aracıma geri döndüm ve otele gectim.

Hâlâ ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Acaba bu adamın kaç kamerası vardı? Bodrumdaki tek kamera olamazdı. Evine girdiğim süre boyunca beni izliyor muydu? Bu işte biraz dezavantajlı olduğumu biliyordum, ama yine de en azından bir avantajım olmasını umuyordum.

Artık her şeyi ya hep ya hiç olarak görmeye karar verdim. Gece olana kadar bekleyecek, sonra adamin evine geri dönecektim. Birimiz ölmek zorundaydı. 

Kafamdaki sorulardan biri de, eğer ben ölürsem, annemle babamin serbest bırakılacağını umuyordum.

Gece cabucak oldu. Silahlarımı ve kendimi hazırladım. Bu, hayatımın son gecesi olabilirdi. Yapmak üzere olduğum şeyi sadece aileme ne olabileceğini ve bodrumdaki kıza ne yapmış olabileceğini dusunerek meşrulaştırabiliyordum.

Yine adamın arka bahçesine gittim. Bu sefer kılıcı ve birkaç bıçağı yanıma almıştım. Ayrıca el yapımı bir Molotof kokteyli hazırlamıştım. Onu kullanıp kullanamayacağımdan emin değildim, ama kolayca yapabileceğim birkaç şeyden biriydi.

Arka kapıya ulaştığımda kilidi tekrar açmaya hazırlandım, ama buna gerek kalmadı. Kapı, zaten açıktı. Bu doğru gelmiyordu, ama artık geri dönemezdim. Yavaşça içeri adım attım.

Hemen bodrum katının kapısının açık olduğunu ve bodrumdan gelen ışığı fark ettim. Adamin aşağıda olup olmadigini bilmiyordumm ama geri dönmek istemediğimi biliyordum. 

Bu yüzden molotof’u yaktım ve merdivenlerden aşağıya attım. Alev aldı ve yavaşça yayılmaya başladı.

Aşağıdan telaşlı hareket sesleri duydum. Kapının önünden çekildim ve sırtımı duvara yaslayarak kılıcımı çektim. Merdivenlerden yukariya gelen hızlı adımları duyuyordum. Derin bir nefes aldım. Neredeyse üst kata çıktığında kılıcımı geri çektim ve aşağıya doğru savurmaya başladım.

Kılıcım adama isabet etti, ama doğrudan bir vuruş değildi. Beni gördüğü anda, ölümcül bir darbe almamak için yana doğru zıplamıştı. Ancak sağ kolu o kadar şanslı değildi. Kol, tuttuğu şeyle birlikte tamamen kopmuştu. Kopan kolu yere düştü ve tuttuğu silahı bıraktı. Kopan elinde tuttugu, susturuculu bir tabancaydı.

Adam, bir zamanlar kolunun olduğu yeri tutarak yere yığıldı. Kesik şaşırtıcı derecede temizdi ve beklediğimden çok daha az kanıyordu. Bir süre sonra adam sol eliyle silaha uzanmaya çalıştı, ama ayagimla silahi uzağa ittim.

“Lütfen, bunu yapma. Karımı kaçırdılar. Bunu yapmak zorundaydım. Onu kurtarmalıyım.” adam, dizlerinin üzerinde bana yalvarıyordu.

“Üzgünüm.” deedim ve kılıcı bir kez daha savurdum. Bu sefer adamın kafası temiz bir şekilde koptu. Merdivenlerden bodrum katına doğru yuvarlanışını izledim.

“Bunu yapmak zorundaydım.” dedim kendi kendime yüksek bir sesle.

Az önce bir adam öldürmüştüm. Maskenin altından yüzümden yaşlar süzüldüğünü hissettim. Ancak durumu düşünmek için fazla zamanım yoktu. Bodrumdan gelen alevler artık daha da yayılıyordu.

Alevler evi sarmaya devam ederken evden kaçtım. Arabama ulaştım ve hemen eve doğru yola koyuldum.

Yolda giydiğim kıyafetleri yakmak için durdum ve kılıcı gömmek için rastgele bir tarla buldum. 

Uyumak için durmadım; zaten uyuyabileceğimi de sanmıyordum. Kendimi..boş hissediyordum, sanki ruhumun bir parçası alınmış gibi. 

En kötüsü de, bunun henüz bitmediğini biliyordum.

Eve vardığımda beklediğim şeyi aldım. Başka bir mesaj. Şöyle yazıyordu:

“Harika iş çıkardın! 3. tura hoş geldin diyen ilk kişiler olmak istedik. Yakında seninle iletişime geçeceğiz.”